İnternet dünyayı değiştiren en önemli teknolojilerden biri olarak insanların bilgiye ulaşmasını, bilginin yayılmasını ve paylaşılmasını çok hızlandırdı. Bu ise hayatlarımızı kökten bir şekilde değiştirdi, renklendirdi ve yeni alışkanlıklar oluştu. Ancak her teknolojinin bazen kötüye kullanımı mevzu bahis olduğu gibi internet de yanlış bilginin çok hızlı yayılmasını ve geniş kesimleri etkilemesini beraberinde getirdi. Bunun bir örneğini de aşı karşıtlığının hızlı yayılmasında görüyoruz.
Aşıların bulunması 18. Yüzyıla dayanıyor, ilk uygulayanlar da türkler. 1700 lerin başında İstanbul’daki İngiliz sefirinin eşi olan Mary Montagu Türklerin çiçek hastalığına karşı yaptığı uygulamayı görerek ingiltere’ye taşıyor. Meşhur hekim Pastör’ün kuduz aşısını bulması ile aşıların çağı başlıyor. Son 150 yıldır pek çok hastalığa karşı aşılar geliştiriliyor ve o kadar başarılı sonuçlar elde ediliyor ki bazı hastalıklar, mesela çiçek hastalığı tarihten siliniyor. Milyonlarca çocuğun ölmesine sebep olan kızamık, difteri, tetanos, boğmaca gibi hastalıklar da çok daha seyrek görünür oluyor.
Aşılar nasıl işe yarıyor? Aşılama dediğimiz şey vücudumuzu koruyan bağışıklık sistemimizi mikroplara karşı önceden hazırlamaktır. Herhangi bir mikrop bizi hasta ettiğinde bağışıklık sistemimiz ona karşı savunma başlatır. Bu savunmayı hem eğittiği savaşçı hücreler, hem de ürettiği antikor dediğimiz mikrobu etkisiz hale getiren salgılar vasıtası ile yapar. Antikorlarımız ve savaşçı hücrelerimizin oluşması zaman alır ve bu esnada hastalığı yaşarız. Eğer vücudumuz mikrobu önceden tanıyorsa, yani bağışıklık hafızasında o mikrobun bilgileri varsa antikorları ve savaşçı hücreleri hızla üretir ve hastalık oluşmadan mikrobu etkisiz hale getirebilir. Bu sayede ya hastalığı yaşamayız veya çok hafif ve hızlı atlatırız.
Peki, neden aşılar olmasına rağmen grip gibi bazı hastalıklar ortadan kalkmıyor? Çünkü mikroplar da boş durmuyor. Özellikle virüsler mutasyon dediğimiz süreçle kendilerini sıklıkla değiştiriyorlar. Her seferinde yeni bir yüz takınarak bağışıklık hafızasının kendilerini tanımasından kaçıyorlar. Aşı üreticileri de her sene bir önceki yıl çıkan yeni varyantlara göre aşılarını güncelliyorlar. Bunun sonucu olarak da özellikle grip aşısı gibi aşılar %100 koruyuculuğa ulaşamasa da dolaşan virüslerin %60-70 kadarından korunmamızı sağlıyor.
Aşıların zararı var mı? Öncelikle şunu bilmeliyiz ki, hiçbir ilaç ya da tıbbi uygulama %1oo güvenli değildir. Aşının ya da ilacın içeriğindeki maddelere karşı bazı insanların alerjisi olabilir. Aşı çok nadir olarak istenmeyen bağışıklık olaylarını tetikleyebilir. Bir aşının kullanıma girebilmesi için yan etkilerinin çok az oranda görülüyor olması gerekir. Rutin aşılama programında yer alan bütün aşılar gerekli güvenlik testlerinde güvenilir bulunmuş ve fayda-zarar terazisinde faydası çok ağır basan aşılardır.
Gelelim covid aşılarına. Malum covid-19 salgını bütün dünyayı kasıp kavurdu. Yüzbinlerce insanımızı kaybettik veya çok zor hastane süreçlerinde ölümle kalım arasında çaresizce bekledik. İlaç tedavisi halen bile olmayan covid pandemisinde tek çare aşının bulunmasıydı. Bu sebeple aşılar çok hızlandırılmış bir süreçte üretildi. Yıllar sürecek olan güvenlik testleri aylara sıkıştırıldı. Birçoğumuz içimizde korku ile covid aşılarını olduk, bazılarımız reddettik. Neticede tarih içinde görülmüş bütün pandemilerde olduğu gibi insan nüfusunun büyük kısmı ya aşılanarak ya da hastalığı geçirerek covid virüsüne karşı bağışıklık geliştirdi ve bu süreçte de virüs mutasyon geçirerek daha zararsız bir hale dönüştü. Pandeminin ateşi küllendiğine göre artık covid aşılarının kar-zarar hesabını yapabiliriz. Bu konuda çok fazla haber ve yorum gerek basında gerekse sosyal medyada yapılıyor. Bunların büyük çoğunluğunun temelsiz ve boş laf olduğunu söyleyebilirim. Bilimsel yöntemlerle yapılan güvenlik takiplerinin sonuçlarına göre saptanabilmiş anormal ve yaygın bir yan etki bugüne kadar izlenmedi. Aşılananlarda artmış kalp krizi ve felç riski saptanmadı. Sadece m-RNA aşıları sonrası genç erkeklerde çok nadir ve çoğunlukla zararsız kalp kası iltihabı gözlendi ki kabaca on bin kişide bir olarak kaydedildi. Aslına bakarsanız kalp krizi ve felç her zaman en sık görülen ölüm sebeplerinin başında gelmekteydi. Bir tanıdığımızın kalp krizi veya felç geçirdiğini duyunca aşı yapılmıştı ondan oldu diyebilmemiz için aşı olanlarda aşı olmayanlara kıyasla daha yüksek oranda kalp krizi ve felç geliştiğini istatistiksel olarak görmemiz lazım ve böyle bir veri yok. Yani aşıları bu açıdan suçlamak haksızlık olur ve daha kötüsü insanların aşılardan korkar hale gelmesi, aşılanarak engelleyebileceğimiz hastalıklardan ölmelerine veya sakat kalmalarına sebep olur.
Sonuç olarak, aşı iyidir, gereklidir. Özellikle çocuk ve yaşlılarımızı sağlık bakanlığının uyguladığı aşı takviminden mahrum bırakmayalım.