Önce kavramlar:
Koroner damarlar, kalbin kendisini besleyen damarlardır. Bu damarlar kalp kasını çepeçevre sarar ve kalp kasını besler. Bunlarda meydana gelen daralma göğüs ağrısına, tıkanma ise kalp krizine ve kalp kasının canlılığını yitirmesine sebep olur. Balon dediğimiz (tıbbi adı balon anjiyoplasti) uygulama, daralan bölgeye damarın içerisinden ulaştırılan özel bir balonun şişirilerek damarı açmasıdır. Stent ise damarın içine tekrar daralmasın diye yerleştirdiğimiz silindir şeklinde metal bir kafestir. Örnek bir çizimi sayfanın sonunda görebilirsiniz.
Bu hikâye ne zaman başladı?
En geriye gidecek olursak, dolaşım sisteminin fizyolojisini ve koroner damarların işlevini ilk bulan Şam’daki Nurettin Zengi hastanesinin başhekimi Ali bin ebi’l Hazm ya da kısaca ibn Nefis’dir (1236). Haçlı seferleri, Moğol istilası derken bu bilgiler unutuldu ve bundan yaklaşık 400 yıl sonra İngiliz doktor Harvey kan dolaşımını tekrar tarif etti (1628), Fransız anatomist Vieussens koroner damarları tekrar inceledi (1706), İngiliz bilimci Stephen Hales bir atın üzerinde metal ve cam tüp kullanarak ilk olarak kan basıncını ölçtü (1733), Fransız Claude Bernard içi boş ince esnek tüpler (kateter) kullanarak hayvanlarda kalp içi basınçlarını ölçtü (1844).
1900’lere gelindiğinde:
Teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerlemeye başladı, x-ışınları bulundu, 1929 da çılgın Alman Doktor Forssmann ilk insan kalp kateterizasyonunu kendi üzerinde yaptı. Kendi kolundaki toplardamara bir idrar sondası sokup kalbine kadar ilerletmiş, ispatlamak için de bir üst kattaki röntgen servisine çıkıp filmini çektirmişti. İlk koroner anjiyo ise 1958 de Sones tarafından gerçekleştirildi, bu da by-pass cerrahisinin önünü açtı (Goetz, A.B.D., 1960). İlk kalp nakli 1967 de Güney Afrikalı Barnard tarafından yapıldı.
Ve yıl 1977, kalp damarlarının açılmasında balon sahneye çıktı:
Alman doktor Andreas Grüntzig ilk insan koroner balon anjiyoplastisini İsviçre’de gerçekleştirdi. Grüntzig, çok sıra dışı bir bilim adamıydı. Tabiri caizse kafasını bu işe takmıştı. Yaşadığı Almanya’da meslektaşlarını ve kurumları ikna edemeyince Zürih’e taşındı. Burada evlerinin mutfağında eşi ile birlikte el yapımı olarak kullanacağı balonları üretti. (fotoğrafına bakabilirsiniz). İlk denemeleri köpekler üzerinde yaptı. 1977’nin eylülünde, tarihte koroner damarı balonla açılan ilk insan olmak isteyen 38 yaşında gönüllü bir hastanın üzerinde işlemi gerçekleştirdi. Bu büyük bir kumardı, çünkü baypas ile tedavisi mümkün olan ana damar tıkanıklığını açmada başarısız olsa, büyük ihtimalle hasta ölecekti, ama işler yolunda gitti ve hasta iyileşti. İnanılmaz olan ise aynı hastanın 37 yıl sonra yapılan anjiyosunda damarının hala açık bulunmasıydı! Grüntzig ise o kadar şanslı değildi. Büyük ilgi çeken ilk vakasından sonra dünyanın her yerinden gelen kardiyologlara buluşunu gösterdi, tarihte ilk kez yapılan canlı yayınlarla birçok meslektaşını eğitti. Çalışmalarını devam ettirmek için taşındığı A.B.D’de onu erken, ama korkusuz ve maceracı karakterine uygun bir son bekliyordu: 1985’de kendi kullandığı pervaneli uçağı ile kötü hava koşulları uyarılarına rağmen havalandı ve denize çakılan uçakta ikinci eşi ile beraber hayatını kaybetti. (ölmeden hemen önceki hali fotoğraf galerisinde).
Stent’ler nasıl bulundu?
1980’lerin başlarına gelindiğinde, artık balon anjiyoplasti binlerce hastaya uygulanmaya başlamıştı. Ancak bir sorun ortaya çıkmıştı: yeniden daralma. Balon yöntemi ile açılan damarların yaklaşık yarısında kısa sürede damar tekrar daralıyor ve hastalar tekrar göğüs ağrısı ile geliyorlardı. Yeniden daralmaya çare olacak buluş Alman Doktor Sigwart’tan geldi. 1986’da Sigwart ilk stenti üretti ama kullanması için gereken yasal izini çalıştığı İsviçre’den alamadı, Sigwart’ın stentini aynı teknoloji firmasında çalışan Dr. Jacques Puel Fransa’da bir hastada denedi ve ilk stent takılmış oldu. Böylece stentlerin çağı başladı.
Yeni sorunlar – Yeni çözümler:
Stentler, balonun genişlettiği damarın yeniden büzüşmesini engellemiş ve büyük bir ilerlemeye yol açmıştı, ancak kısa süre sonra yeni bir sorunun farkına varıldı: her 6 hastadan 1’inde bir yıla varmadan stentli damarın yeniden daraldığı görüldü. Bunun sebebi damar duvarının büzüşmesi değil stentin içinin, yeni oluşan nedbe dokusuyla dolmasıydı. Vücudumuz her türlü yabancı maddenin üstünü yeni dokuyla örttüğü gibi stentlerin de içini kaplıyor ve bu yeni örtü eğer çok kalın olursa damarın büyük bölümünü dolduruyordu. Böylece oluşan yeni darlık eski şikâyetlerin yeniden ortaya çıkmasına yol açıyordu. 2002’de ilaç kaplı stentlerin bulunmasıyla bu sorun ortadan kaldırılmadıysa da oldukça azaltıldı. Bugün ilaç kaplı stentlerin yeniden daralıp tekrar müdahale gerektirdiği durumlar ancak 20 kişide bir görülüyor. İç yüzeyi hücre üremesini engelleyen bir ilaçla kaplanmış metal stentler nedbe dokusu oluşumunu önlüyor veya en aza indiriyor. Böylece ilaç kaplı stentler, büyük ölçüde yalın metal stentlerin yerini aldı. Birçok kardiyolog kalp damar darlıklarının büyük çoğunluğunun ilaç kaplı stentlerle güvenli olarak tedavi edilebileceğini düşünmeye başladı. Ancak 2006’ya gelindiğinde yeni bir sorunun farkına varıldı. İlaç kaplı stent takılan hastalarda stentin pıhtı ile aniden tıkanması ve kalp krizinin yalın metal stentlere göre daha fazla görüldüğü anlaşılmıştı. Bu korkutucu bir şeydi çünkü bu insanlar aniden ölebiliyordu. Çalışmalar bu yeni sorunun üzerine odaklandı.
Eriyen Stentler:
Eğer damarın içindeki stent ve ilaç tekrar daralmaya-tıkanmaya yol açıyorsa damarı açtıktan sonra eriyip yok olan stentler sorunu çözebilir miydi? Kulağa hoş gelen bu teknoloji 2010’lardan itibaren kullanıma girdi. Ancak maalesef 2010’ların sonlarında bu stentlerin “çok gecikmiş ani tıkanma” olarak tanımlanan yeni ve tehlikeli bir soruna yol açtığı fark edildi ve eriyen stentler fazla yaygınlaşamadan ortadan kalktı.
Son durum ne?
Bu sorunları yenebilmek için yeni nesil stentler geliştirildi. Zamanla hem stentlerin metal tüplerinin yapısı, hem de ilacın emdirildiği taşıyıcı platformların teknolojisi gelişti. Öte yandan stentle beraber kullandığımız kan sulandırıcı ilaçlar çeşitlendi ve haklarında daha çok şey bilir olduk. Öte yandan biz kardiyologlar uygulamadaki teknik hassas ayrıntıları daha iyi bilir hale geldik. Böylece, aniden tıkanma çok daha az görülür hale geldi. Yavaşça nedbe dokusu ile daralma da %5 lere kadar düştü.
İşte stentlerin kısa hikâyesi böyle. Tıp bilimi bazen düşe kalka ama hep ileri doğru yolculuğunu sürdüyor. Biz de bu yolda emeği geçenleri saygı ile anıyoruz.